Politika

Aaahh Belinda, Vah Belinda! – Diken


AYŞE DENİZ YURDAKUL

@denizyurdakul

Dilara (Neslihan Atagül) ve Serap (Müjde Ar) Belida şampuanlarının reklam filminde

80’li yıllar; omuzlara takılan kat kat vatkalar, aslan yelesi saçlar, kafalarda kelebek tokalar, Jane Fonda eşliğinde yapılan aerobik, renkli televizyonlar, video kasetler, walkmanler, televizyonlarda Yalan Rüzgarı ve Zenginler de Ağlar…

Sinema sektörünün 70’lerde yaşadığı ekonomik kriz sebebiyle girdiği erotik film furyası bataklığı video kasetlerin çıkması ve her mahalleye bir “videocu” açılmasıyla sona ermiştir. Bir yanda çabuk tüketilecek, geniş halk kitlelerine hitap eden Küçük Ceylan, Küçük Emrah ve Bergen’li arabesk filmler, bir yanda da Serpil Çakmaklı, Ahu Tuğba ve Banu Alkan’la çekilen bol çıplaklıklı, romantik filmlerle sektör yeniden ivme kazanıp kazanç kapısı olmuştur.

12 Eylül ardından yaşanan ağır baskı sonrası, daha ciddi ve daha sanatsal sinema yapma arayışında olan sanatçılar siyasi film üretemedikleri için insani konulara yönelmiş; özellikle de toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve kadının konumunu irdelemeye başlamıştır.

Kadın hakları için verilen mücadelenin simgesi Kadının Adı Yok‘ isimli kitabı adeta ikonlaşan Duygu Asena’dır. Asena, genel yayın yönetmenliğini yaptığı Kadınca dergisi aracılığıyla de kadınların bilinçlenmesi konusunda büyük bir mücadele vermektedir.

Tam bu süreçte başta Atıf Yılmaz olmak üzere pek çok erkek yönetmen ve senarist de kadın mücadelesine omuz verir. Kadını anlatan filmlerde yine bolca cinsellik ve çıplaklık vardır ama kadın artık bir nesne değil, kendi arzuları da olan ve cinselliğine sahip çıkan bir özne olarak yeniden tanımlanmaktadır.

Hem toplumda hem de sinemada kendine yeni bir kimlik yaratma çabasındaki kadının dönem yüzü ise Müjde Ar’dır. Artık kadın, ne Yeşilçam’ın anlattığı gibi masum, saf, temiz, fedakar ve sessiz hatta dilsizdir ne de seks filmlerinin ruhsuz, kimliksiz arzu nesnesidir. Kadın imgesi kendine ait bir hayatı, hedefleri, istekleri, kariyeri, erkekle eşit hakları olan özgür ve güçlü bir birey olarak yeniden yaratılmaktadır. 

Macit Koper 1986 yapımı ilk filmde Müjde Ar’ın ‘paralel evren’deki kocası rolünde

İşte, başrolünde Müjde Ar’ın oynadığı, senaryosunu Barış Pirhasan’ın yazdığı ve Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğini yaptığı 1986 yapımlı ikonik ‘Aaahh Belinda’ filmi de böyle bir dönüşüm sürecinin ürünüdür.

İyi bir tiyatro oyuncusu olan Serap (Müjde Ar), istemeye istemeye kabul ettiği Belinda şampuanının reklam çekimleri sırasında duşta saçlarını yıkarken rolüne derin bir şekilde girer ve bir daha çıkamaz. Kendini, reklamdaki ailesinin gerçek ailesi olduğu bir paralel evrende bulur. Artık adı ‘Naciye’dir ve orta halli tipik bir Türk ailesinin annesidir.

Sıradan bir kocası (Macit Koper) ve iki çocuğu vardır. Gündüzleri bir bankada çalışmakta eve dönünce de hayatı yemek yapmak, çocuk bakmak ve kocasını mutlu etmekle geçmektedir. Eski hayatındaki yakışıklı sevgilisi Suat (Yılmaz Zafer) ve arkadaşları da artık onu tanımamakta, hatırlamaktadır. Yani Serap, hayatı boyunca kaçmak için çabaladığı eril, ataerkil aile yapısının tutsağı olmuş, Naciye’ye dönüşerek, Serap’ın tırnaklarıyla kazıyarak kazandığı bütün özgürlükleri yitirmiştir.

İlk filmin ‘meselesi’

Barış Pirhasan ve Atıf Yılmaz’ın bir meselesi vardır. Onlar, bize kadının hapsedilmeye zorlanıldığı, mecbur kılındığı tutucu ve  geleneksel aile yaşantısının nasıl boğucu bir kabus olduğunu, kendisine dikte edilen bu yapay yaşam sarmalında hiçbir yeteneğini hiçbir becerisini kullanamadan, okuyamadan, yazamadan, üretemeden, kendini hayata geçiremeden sadece üreyip çocuk büyütmek için var olan ve adeta sürekli aynı günü tekrar tekrar yaşayıp ölmek zorunda kılınan bir cendereye sıkıştırıldığını anlatır.

Tek dertleri bu da değildir. Kadının ve toplumun düşmanı olarak önümüze sadece eril, ataerkil zihniyeti değil kapitalizmi de koyar. Filmde, Belinda reklamı da kabusun bir parçası  hatta kadını kabusun içine bizzat çeken nesnedir. Kapitalizmin emrettiği tüketim, kadının (ve erkeğin) köleleşme kabusunun içine düşmesinin baş sebebi olarak ortaya konur.

Ah be Belinda!

Necip Memili ve Neslihan Atagül

Aaahh Belinda, neredeyse kırk yıl sonra, Netflix için tekrar çekildi. Bu sefer yönetmen koltuğunda Deniz Yorulmazer var, senaryoyu orijinalinden uyarlayan ise Hakan Bonomo. Müjde Ar’ın yerinde Neslihan Atagül, Yılmaz Zafer’in rolünde de Serkan Çayoğlu’nu görüyoruz.

Ne yazık ki yeni Aaahh Belinda orijinalinin yanında bir zombi gibi kalıyor. Ruhu olmayan bir bedene benziyor. Bunun sebebiyse çok belirgin. Uyarlanırlarken bütün politik mesajlarından arınmış olan hikaye artık sadece bir ‘paralel evren fantezisi‘ olarak karşımıza çıkıyor. Orijinal filmdeki kapitalizm itirazı yerini kapitalizmin bizzat nesnesi olmuş, sosyal medya hesaplarından ürün reklamı yapan, Belinda reklamınında oynamayı da ilkeleri gereği değil, marka bir kuruyemişçiye ait olduğu için, küçümsediğinden kabul etmeyen bir Serap (yeni filmdeki adı Dilara) var ortada. Aradan geçen kırk yılda modern şehirli kadının çok yol almış, çok alan kazanmış olduğu görülüyor.

Dilara, Serap’a göre çok daha iyi bir evde oturuyor, daha geniş imkanlara sahip, daha iyi para kazanıyor, evlilik dışı ilişkisi konu dahi olmaktan çıkmış ve bütün bunların kendisine verdiği özgüvenden dolayı çok daha rahat, pervasız hatta saldırgan ve küfürbaz.

Dilara’nın geleneksel aile kadını rolünü reddedişi ise tamamen kişisel tercihiyle ilgili; basitçe, aile kurmayı tercih etmemiş. Dilara, Serap’ın ve kendisinden önceki bütün feminist kadınların, kadının özgürlük ve eşitliği için verdiği mücadelenin sonuçlarının tadını çıkartıyor ama kendisi mücadeleye yeni hiçbir şey katmıyor.

‘Dilara’ hazıra konmuş gibi

Etiyle kemiğiyle, ‘Asiye Nasıl Kurtulur‘ göndermeleriyle, Müjde Ar, Barış Pirhasan ve Atıf Yılmaz bu filmde bir ‘kadın‘ mücadelesi anlattılar. Yeni ‘Aaahh Belinda‘, Dilara’nın Serap’ın bütün mücadelesinin meyvesini yiyip üzerine hiçbir şey koymayışına benziyor.

Uyarlama da  Aaahh Belinda’nın üzerine yeni bir şey koyabilmek şöyle dursun mevcut sembolizmin de içini boşaltıp senaryoyu, neden yapıldığı bile net olarak anlaşılamayan bir paralel evrenler arası seyahat hikayesine dönüştürüyor. 

Seraplar bütün mücadelelerini Dilaralar rahatça, özgürce, eşitçe yaşasın diye verdi. Yeni jenerasyon Aaahh Belinda’ların da yapılmış mücadeleye bir tuğla koymasını beklerdik ama ne yazık ki Netflix’in Belinda’sı bundan çok uzak kalıyor. Bize de Atıf Yılmaz’ı, Barış Pirhasan’ı, Müjde Ar’ı hatırlayıp, o zor zamanlarda verdikleri kavgalar ve kadınlara kazandırdıkları alanlar için şapka çıkartmak kalıyor.  




Apsny News

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu