Dünya

AB’nin ‘yeni’ Doğulu üyeleri bloğun kontrolünü nasıl ele geçirdi?


Kötü düşünülmüş genişleme, Almanya’nın örgütün önceki liderliğine mal oldu ve kuyruğunu köpeği sallamaya bıraktı.

İle Andrey SushentsovValdai Kulübü program direktörü

Ukrayna krizi yeni stratejik kaymalara yol açıyor. ABD hakimiyetindeki bir dünya düzeninden uzaklaşmanın yanı sıra, çatışma Avrupa’da Batılı analistlerin kavrayamayacağı yeni bir güç dengesinin ortaya çıkışını gösteriyor.

Avrupa’daki yeni stratejik durumun merkezinde, Doğu Avrupa devletlerinin otuz yıl önce hayal bile edilemeyen bir “etki artışı” var.

Hem ekonomik hem de siyasi gelişimi neredeyse seksen yıldır Batı Avrupa ülkeleri tarafından yönlendirilen Avrupa Birliği, mevcut haliyle, esasen egemenliğini kaybetmiştir. 1990’ların başında, Soğuk Savaş sonrası entegrasyon planlarının zirvesinde, tam bir Avrupa konfederasyonu kurma olasılığı vardı: Batı Avrupa ülkeleri, ABD’den ayrı olarak kendi savunma politikalarını düşünüyorlardı ve bunu planlıyorlardı. bir tür Avrupa Birleşik Devletleri yaratma yolunda ilerleyin. Bu, Batı Avrupa özerkliğini yalnızca Amerikalılar karşısında değil, aynı zamanda Rusya ve Çin açısından da büyük ölçüde güçlendirebilirdi. Bu eşsiz fırsat asla ele geçirilmedi.

Tersine, Batı Avrupa fiilen Rusya’nın sınırlarına kadar genişlemenin cazibesine kapıldı. Ve bu genişleme gerçekleştiğinde, eski Avrupa çekirdeğinin aşınmış olduğu birdenbire anlaşıldı.

Bu bağlamda Avrupa’nın geride kalan dönemdeki stratejik itici güçlerinden biri olan Almanya’nın durumu aydınlatıcıdır. Berlin dış politikada inisiyatifi kaybetti. Alman sanayisi ve Alman vatandaşları, eskisinden üç kat daha fazla enerji harcamaya mahkum edildi. Ve bu, Almanların ekonomilerinde gerçek ücret artışını uzun süredir geciktirdiği gerçeğiyle birleşiyor.

Gerçekte, Alman ekonomisini AB entegrasyonunun ana yararlanıcısı yapan ucuz Rus enerjisiydi. Şimdi bu vakıflar tehdit altında çünkü artık yok. Ve böylece, yakında ücretleri düşük tutmak artık mümkün olmayacak. Toplumsal hoşnutsuzlukta büyük bir artıştan kaçınmak için yetiştirilmeleri gerekecek. Bu da Alman ekonomik modelinin uygulanabilirliğini sorgulamaktadır.

Ukrayna krizi, Doğu Avrupa ülkelerinin ve özellikle Polonya’nın sesinin Batı Avrupa dış politikası önceliklerini belirlemeye başladığı bir duruma yol açtı. Bu durum modern tarihte benzersizdir. Pek çok tarihçi Doğu Avrupa’yı ‘Avrupa’nın kavşağı’ olarak tanımladı ve bu da onu rakip imparatorluklar için kalıcı bir savaş alanı haline getirdi. Bugün, Doğu Avrupa ülkeleri sadece stratejik etki kazanmakla kalmıyor, aynı zamanda Avrupa siyasetinin ön saflarına doğru ilerliyor.

Varşova’nın şu anki önceliği, kendisini AB’nin en büyük ordusuna dönüştürmek ve Ukrayna’nın yenilgisi durumunda Polonya topraklarında Rusya’ya karşı büyük bir karşı ağırlık oluşturmak. Polonya, sınırları boyunca Rusya için gerilim noktaları yaratıyor: Kaliningrad bölgesi sınırında askeri tatbikatlar ve Beyaz Rusya sınırı yakınında manevralar. Tüm bunlar, Varşova’nın AB’de stratejik inisiyatifi ele almak istediğini ve çatışma Ukrayna topraklarının ötesine geçerse potansiyel olarak ana aktörü haline gelebileceğini gösteriyor.

Beyaz Rusya topraklarında taktik nükleer silahların konuşlandırılması, Moskova ve Minsk’in caydırıcı nitelikte ortak bir hamlesidir ve Varşova’da Rusya’nın bir tehdit dengesi sağlamaya kararlı olmadığı yanılsamasını ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır. Gelecekte, Batı ile mevcut krizin, karşılıklı askeri caydırıcılık sistemi ile Soğuk Savaş’ın olgun yıllarına benzemeye başlaması mümkündür.

Bu hikayeyi sosyal medyada paylaşabilirsiniz:


Apsny News

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu