Bitkisel takviyeler, zehriniz olmasın – Diken

Editöre not:
Bu haber Diken’in özel haberidir. Kısaltıp kaynak belirtmek ve bağlantı vermek koşuluyla kullanılabilir. Lütfen emeğe saygı gösterin, ‘kopyala yapıştır’ yapmayın.
MESUDE ERŞAN
@mesudersan
[email protected]
Bitkisel besin desteklerinin ‘doğal’, bu nedenle de güvenli ve sağlıklı olduğu doğru değil. Tam tersine, ‘ilaç’ sandığınız destekler, büyük zararlar verebilir. Uzman diyetisyen Dr. Yonca Sevim, çok küçük dozların bile ciddi sorunlara yol açabileceği görüşünde.

‘Şifa’ beklentisiyle bitkilere ilgi çok eskiye dayanıyor. Hoş başka alternatif de yoktu. Ancak günümüz koşullarında, haklarında yeterince araştırma yapılmamış, güvenliği bile net ortaya konulmamış bitkisel desteklerin ‘leblebi’ gibi yutulmasını anlamak çok kolay değil.
En şaşırtıcı nokta da reçete edilen ilaç ve aşı prospektüslerini satır satır okuyan, belki de milyonda bir başına gelebilecek yan etkiyi görünce kullanmaktan vazgeçenlerin gönül rahatlığıyla bitkisel ürünlere yönelmesi. Üstüne yüksek meblağlar ödemesi.
Besinler, bitkiler ve bileşenlerinden yapılan bitkisel besin destekleri hızla büyüyen bir pazar. 2022’de yaklaşık 137 milyar dolar olan küresel besin desteği pazarının, 2025’te 185,1 milyar dolara yükseleceği tahmin ediliyor. Son 10 yılda dünya çapında besin desteği kullanımı sürekli arttı. Örneğin ABD’de 2007-2008’de kullanım oranı yüzde 48,4 iken, 10 yılda yüzde 56,1’e yükseldi. Türkiye’de yapılan bir çalışmaya göre ise pandemi öncesi besin desteği kullanımı yüzde 4,9 iken, pandemide yüzde 57,9’a yükseldi. Kullanımı en çok artan bitkisel desteklerse üzüm çekirdeği, gotu kola, ginseng, ginkgo biloba ve yeşil çaydı.
Doğaya, doğala dönüş eğilimi etkili
Sevim, bitkisel ürünlerin tüketimini artıran motivasyonlardan birinin doğaya ve doğala dönüş eğilimi olduğunu söyledi. Sağlık hizmetlerinin maliyetlerinin giderek yükselmesi ve ulaşmadaki zorluklar, daha kolay edinilen ve binbir umut vadeden doğal tedavilere yönlendirdi. Bilimsel gelişmelere rağmen, farmakoterapinin (ilaçların) bitkilerden köken aldığı gerçeğinin medyada ‘doğanın mucizevi iyileştirici gücü‘ şeklinde abartılarak işlenmesi de masummuş gibi kodlanmasına zemin hazırladı.
Destekler yasal düzenlemede ilaç değil, gıda olarak tanımlanıyor. Onaylarını da Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan alıyor. Bakanlık bundan ciddi maddi kazanç elde ediyor.
Sevim bitkisel ürünlerin gerektiği kadar yakından izlenmediğini ve kontrol edilemediğini söyledi: “Lisansı olmayan ürünler piyasada, tezgah üstü satılıyor. Sayının 20 binin üzerinde olduğu söyleniyor. Aktarlar ve medyada popüler olmuş bazı isimler tarafından vurgulanan her doğal ürün güvenli değil. Hatta bazıları son derece toksik etkili. Beklenmedik ve ciddi sonuçları olan yan etkileri var.”
Besin desteklerini yaşlılar, eğitimi, gelir durumu ve fiziksel aktivitesi yüksek, beden kütle indeksi düşük olanlar daha fazla kullanıyor: “Son yıllarda sağlık maliyetleri arttıkça gelişmiş ülkelerde de bitkisel desteklerin kullanımı arttı. Bireyler bitkisel desteklerle kendi kendilerini tedavi etmeye, geleneksel uygulamalarını tamamlamaya veya Çin bitkisel ilaçları, ayurveda tıbbı ve homeopati gibi alternatif uygulamalarına başvurmaya başladı. Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması verilerine göre, 15 yaş ve üzeri bireylerin yaklaşık yüzde 10’u besin desteği kullanıyor. Desteklere vitaminler, mineraller ve bitkisel destek ürünleri dahil.”
Hipokrat’a atfedilen bir söz var: “Yemeğiniz ilacınız, ilacınız yemeğiniz olsun.” Sevim bu sözün hiçbir belgede yer almadığını ve tarihsel bir yanlış alıntıdan ibaret olduğunu söyledi: “Daha da önemlisi, doz ve besin açıklaması bu şekilde genelleyemeyecek kadar hassas. Örneğin ölümcül toksik maddeler olan morfin, digitalis vb. bitki türevlerinin çok küçük dozları tedavi edici olabiliyorken, daha yüksek miktarı öldürebiliyor. Dahası bazı bitkiler doğada bakteri, virüs, mantar ve böceklerden korunmak için güçlü toksik maddeler üretebilir. Bunlar vücudumuzda toksisiteye (zehirlenme) yol açabilir.”
‘Bitkisel desteklerin yan etkileri, etkileşimleri meçhul’
Bitkisel destekleri savunanların öne sürdüğü bir tez de ‘zaten ilaçlar bitkilerden elde ediliyor’. Evet, önemli bazı ilaç etken maddeleri (kodein, morfin, meskalin, efedrin, dijitalis gibi kalp glikozitleri, salisilik asit, rezerpin, kolşisin, teofilin, antrakinonlar, katartikler, opioidler, belladonna alkaloidleri vb.) bitkisel kökenli. Fakat ilaç firmaları tarafından, bilimsel yöntemlerle aktif bileşenleri tanımlanıp sentezleniyor. Daha güvenilir bir şekilde dozları ayarlanıyor. Yaklaşık İlaçlar laboratuvar, hayvan, insan çalışmaları, klinik araştırmalar ve güvenlik testlerinden geçtikten sonra ruhsatlandırılıyor ve eczane raflarına geliyor. Bu prosedürler yaklaşık 10 yıl sürüyor ve maliyeti 2 milyar doları buluyor.
Sevim, “Böylece vücuttaki etkilerini önceden tahmin edebilmek mümkün oluyor. İlaçların bile potansiyel yan etkileri, diğer ilaçlarla etkileşimleri mümkün, prospektüslerinde de yazıyor. Oysa bitkisel desteklerin satışında yan etki ve ilaç etkileşimlerini bildirme zorunluluğu bulunmuyor. Bitkilerle tedavi, bazı ülkelerde tamamlayıcı/destekleyici olarak uygulanıyor. Bu kadar yaygın kullanıma rağmen modern tıbbın klinik pratiklerine kıyasla fitoterapiye ilişkin yan etki tanımları henüz çok kısıtlı. Meydana gelen istenmeyen olayların da çok azının rapor edildiği tahmin ediliyor. Bitkilerin birlikte alınan diğer ilaçlarla etkileşimlerine dair veriler çok daha kısıtlı. Bitkisel destekler ilaçların vücuttaki etkilerini ve biyoyararlanımlarını etkileyebilir. Besinlerle etkileşimleriyse hiç ele alınmıyor bile.”
400 bin farklı bitkinin güvenlik testi nasıl yapılsın?
Bazı laboratuvarlarda tıbbi amaçlarla kullanılan bitkilerin bileşenleri, etkinlikleri, farmakokinetikleri ve yan etkileri hakkında çalışmalar yapılsa da yeterli düzeyde değil. Çünkü doğada yaklaşık 400 bin farklı bitki türü var. Birçoğunun sağlık sorunlarının giderilmesi amacıyla kullanıldığı tahmin ediliyor. Bunların her birinin bütün yönleriyle incelenebilmesi, özellikle güvenilirlik testlerinin uzun süre gerektirmesi nedeniyle çok zor. Detaylı çalışılması gereken alt türleri de etken madde açısından çok farklılık gösterebiliyor.
Mevsim, coğrafya, enlem, nem gibi faktörlerin alt türlerde farklılıklara yol açabileceğini vurgulayan Sevim, şunları anlattı: “Bitkinin toplanma şekli, hasat zamanı, sonrası taşınma ve depolanma koşulları, işlenme yöntemleri konularında standardizasyon olmaması içerdiği etken madde konsantrasyonlarında da farklılıklara neden olabilir. Tüm bu durumlar doz düzenlemelerini zorlaştırıyor. Bitkinin sistematik açıdan tanımlanması ve adlandırılmasında hata riski yüksek. Görünüşü, morfolojik benzerlikler nedeniyle büyük hatalara sebep olabilir. Örneğin, maydanoz ve çok zehirli olan baldıran otunun yaprakları benzerdir.”
Ayrıca bitkisel destek ürünleri saf olmayabilir. Mikroorganizmalar, pestisitler, ağır metaller, çeşitli toksinler, yabancı toksik bitkiler, sentetik droglarla bulaşmış halde bulunabilir. Sevim bu alanda kalite kontrol eksikliğinin çok yaygın olduğunu belirterek, “Bitkisel destek ürününün içinde tanımlanmayan veya bildirilmeyen, diüretik, laksatif, uyarıcı maddeler, efedrin, arsenik, civa gibi ağır metaller vb. bulunabiliyor” dedi.
Yayınlar kuşkulu, yan etki çok
Sevim konuyla ilgili önemli bir uyarıda daha bulundu. Bitkisel besin desteklerine dair piyasada veya çevrimiçi olarak yazılan kitapçık ve kitaplar, internet siteleri, bloglar vb. bilimsel temeli olmayan kati iddialar içeriyor.
Peki bitkilerin olası yan etkileri ne? Sevim şöyle anlattı: “Tüm organları ve sistemleri etkileyebilir. Bu istenmeyen durumlar yaş, cinsiyet, genetik yapısı, beslenme durumu, mevcut hastalıkları ve aldığı tedaviler gibi faktörlere bağlı olarak değişik şekillerde seyredebilir. Uzun dönemli etkileri pek çalışılmadığından üreme, teratojenite (gebelikte maruz kalınan) ya da kanserojenlik hakkında bilinenler yetersiz. Çocuk, gebe ve emziren kadınlarda çalışma yapmak riskli. Dolayısıyla bunların yan etkilerini daha bilinmez. Genel olarak, ürünün ve etken maddelerin plasenteya ne derecede geçeceği de bilinmiyor.”
Öte yandan, editörlüğünü Sevim’in yaptığı Bitkisel Besin Destekleri ve Sağlık İlişkisi kitabı, İstanbul Tıp Kitabevleri’nden çıktı.
Apsny News