Kültür&Sanat

Boşanma davası öncesi çocuğu da yanına alarak ortak konutu terk eden eşe karşı diğer eşin çocuğu görmek adına yasal hakları nelerdir?


Günümüzde eşlerden birisinin ortak çocuğu alarak ortak konutu terk etmesi durumuyla sıkça karşılaşılmaktadır. Terk edilen eşin çocuğunu görememesi duygusal olarak zorlayıcı olabilmektedir. Bu yazıda, bu durumda ne yapılabileceği ele alınacaktır.

Evlilik birliği içindeyken anne ve baba çocukları üzerindeki velayet hakkını ortak olarak kullanırlar. Temel kural, evlilik birliği içindeyken velayetin bölünerek eşlerden birisine verilemeyeceği yönündedir (Türk Medeni Kanunu madde 336).

Eşinizin çocuğunuzu da yanına alarak aile konutunu terk etmesi ve çocuğunuzu size göstermemesi halinde, çocuğunuzun velayetinin size bırakılması ya da çocuğunuzu görmek adına kişisel ilişki kurulması için dava açabilirsiniz. Bunun için eşler arasında ayrılık davası ya da boşanma davası açılmış olmasına gerek yoktur. Ancak velayete ilişkin asıl karar boşanma davasıyla verilecektir. Eşlerin ayrı yaşaması durumdaki velayete – kişisel ilişkiye yönelik dava “geçici velayet davası” olarak adlandırılabilir. Kısacası, eşinizle aranızda ayrılığa ya da boşanmaya ilişkin dava olmaması halinde de, çocuğunuzu görebilmek veya çocuğunuzun velayetini alabilmek adına dava açabilirsiniz.

Boşanma davası öncesi çocuğu da yanına alarak ortak konutu terk eden eşe karşı diğer eşin çocuğu görmek adına yasal hakları nelerdir? - Resim : 1

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2014/26913 K. 2014/25876 T. 17.12.2014; “…Taraflar arasında boşanma veya ayrılığa ilişkin bir dava bulunmamaktadır. Eşlerin fiilen ayrı yaşaması halinde eşlerden birinin yanında bulunan müşterek çocuğu diğerinin görmesini engellemesine karşı, diğer taraf çocuğun kimde kalacağının belirlenmesini isteyebileceği gibi, bunun yanında veya sadece kişisel ilişkinin düzenlenmesini de isteyebilir (TMK md. 197/son, 324/1). Kişisel ilişki hakkı, velayetin bir sonucu değil, soybağının bir sonucudur…”

EŞLERİN AYRI YAŞAMASI DURUMUNDA

Açılmış bir boşanma ya da ayrı yaşama davası olmasa dahi; hakim eşlerin fiilen ayrı yaşaması (ortak hayata son vermesi) durumunda ortak çocuk hakkında velayetin eşlerden birisine verilmesine hükmedebilir (Türk Medeni Kanunu madde 336/2). Eşlerin ayrı yaşaması (ortak hayata son vermesi) durumunda açılmış bir boşanma davası olmasa da; hakim gerekli önlemleri alabilecek, velayete ilişkin karar verebilecek, ortak çocukla ebeveynler arasında kişisel ilişkiyi düzenleyebilecek ya da velayete karar vermeksizin çocuğun hangi ebeveynin yanında kalacağına karar verebilecektir (Türk Medeni Kanunu madde 197/4). Eşin talebi olması durumunda tedbir nafakasına da hükmedebilir. Diğer bir deyişle eşlerin ayrı yaşaması ancak henüz boşanma davası açılmamış olması halinde geçici velayet, çocuğu görüş günleri ve çocuk için tedbir nafakası hakkında mahkemeye ayrıca başvurulabilir. Mahkemece aksi yönde bir karar olmadığı sürece çocuğun velayeti her iki eşte de ortaktır. Hâkim velayet ve kişisel ilişkiye dair karar verirken ortak hayatın terk edilmesine ilişkin eşlerin kusurunu incelemez, bu değerlendirmede esas olan çocuğun üstün yararıdır.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2013/16822, K. 2014/3162 T. 18.02.2014; “…Davacı kadın, 1.6.2006 doğumlu Ada ile 14.3.2010 doğumlu ikizler C.. ve A.’nin velayetlerinin tedbiren kendisine bırakılmasını, kendisi ve müşterek çocuklar yararına tedbir nafakasına hükmedilmesini talep etmiştir. Eşlerden biri, ortak hayatı sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. (TMK md. 197/1) Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hakim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır. (TMK md,197/son). Toplanan delillerden, davalı kocanın dört yıldan beri eve gelmediği, eşi ve çocukları ile ilgilenmediği anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki evlilik birliğinin devam ediyor olması, çocuklarla ilgili gerekli önlemlerin alınmasına engel değildir. Gerçekleşen bu durum karşısında; Türk Medeni Kanunu’nun 197/son maddesi kapsamında bir önlem olarak, geçici velayet düzenlemesi yapılıp, müşterek çocukların velayetinin davacı kadına verilmesine yönelik istemin kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddi isabetsiz olmuştur…”

Ortak çocuğun geçici veya daimi velayeti kendisine bırakılmamış eş, hakimden her zaman çocuğu ile kişisel ilişkilerini düzenlemesini isteyebilir. Başka bir ifadeyle, çocuğu kendisine gösterilmeyen eş, geçici velayetin kendisi adına hükmedilmesi davası reddedilmiş olması ya da velayetin diğer eşe verilmiş olması durumunda da; hakimden çocuğu ile kişisel ilişki kurulmasını isteyebilir (Türk Medeni Kanunu madde 323). Kişinin çocuğu ile kişisel ilişki kurulması talebi soy bağının sonucudur.

Uygulamada, çocuğu göstermeyen, evi terk eden ancak aynı zamanda da velayet hakkı sahibi olan eşin, terk edilen diğer eşe çocuğu göstermemesi durumunda, çocuğu göremeyen eşin çocuk kaçırma suçu (Türk Ceza Kanunu madde 234) kapsamında ceza şikayetinde bulunduğu görülmektedir. Ancak bu suçun oluşabilmesi için çocuğu kaçıran kişinin velayet hakkı sahibi olmaması gereklidir. Bu sebeple savcılığa yapılan ceza şikayetinden sonuç alınamamaktadır. Ancak belirtmek gerekir ki, çocuğu haklı bir sebebi olmaksızın göstermeyen eş, Türk Medeni Kanunu madde 324’teki “kişisel ilişkisini zedelememe” görevini ihmal ettiği için hakim nazarında da velayet hakkını kötüye kullandığı yönünde kanaat oluşturacaktır. Eşinizin çocuğunuzu size göstermemesi durumunda özellikle eşinizle iletişim kurmak mümkün değilse veya çözüm bulunamıyorsa, yasal olarak haklarınızı korumak için hukuki yardım almanız önemli ve faydalı olacaktır.


Apsny News

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu