Politika

Cumhuriyet’in onur verici bir sayfası için…


MURAT SEVİNÇ

Üst komşumuz pek muhtemeldir AKP’li bir aile, dindar genç bir çift, son derece efendi insanlar, kandillerde bir tabak getiriyorlar mutlaka, biz de boş göndermemeye çalışıyoruz, ne zaman görseler güler yüzle selam verirler, çocukları da dünya tatlısı.

Karşımızdakilerin CHP’li olduğunu tahmin ediyorum, sessiz sedasız, yaşını başını almış insanlar ve iyi komşular.

Site güvenliğindeki arkadaşlar tam bir mozaik.

Market sahibi İYİP’li galiba, Akşener hakkında olumlu düşünüyor sanki.

En ilginci, arabamı götürdüğüm ustam, Vatan Partili. İşimi ucuza getirebilmek için büyük çaba harcıyor, ne zaman ihtiyacım olsa yardımıma koşuyor ve üstelik ‘iltisaklı’ olduğumu da biliyor.

Yakın arkadaşlarımın çoğu HDP’li ve TİP’li. Hatta, “Benim de TKP’li arkadaşlarım var”. Troçkist tanışım bile mevcut, daha ne diyeyim!

Geniş ailemde AKP ve Saadet Partisi seçmeni az değil. Eskiden CHP, ANAP, DYP ve MSP’ye oy verirlerdi. Çocukken, bizim evin bir odasında, babama hediye edilmiş bir MSP (başak motifli) avizesi aslıydı, hatırlıyorum.

Takdir edilesi direnç

Gezi eylemleri esnasında Erdoğan, seçmenine, ‘tencere tava çalanları şikâyet etmelerini’ önermişti; bildiğim kadarıyla Türkiye genelinde yalnızca bir şikâyet kayda geçti. Hiç kimse komşusunu tencere tava çaldığı için ihbar etmemişti, ‘resmî teşvik’e rağmen.

Türkiye ahalisi yıllardır akla fikre sığmaz biçimde kamplara ayrılmaya çalışılıyor, düşmanlaştırılıyor, bile isteye, göz göre göre. Hatta kimi gazeteciler bunu bir yönetim ve seçim taktiği olarak dahi anlatabildi, olağan bir tercihmiş gibi.

2013’ten itibaren, devleti yönetenlerin muhalefete yönelik kullandıkları lisanı, tercih ettikleri sözcükleri şöyle bir düşünün, hafızanızda kalan hakaretleri alt alta yazın, o sövgüye her Allah’ın günü maruz kalındığını, kaldığımızı hesap edin…

Toplumun bu anormalliğe direncinin, her şeye rağmen takdir edilmesi gerekir. Halk şu ya da bu gerekçeyle, birbirine düşmedi, düşmüyor, inatla.

Bu satırlar, toplum güzellemesi hevesi, durup dururken depreşen halk övgüsü isteğinden kaynaklanmıyor tahmin edilebileceği gibi. Aynı insanlar, bir annenin cenazesinin yedi gün boyunca asfalt yolda kalmasına, ya da bir Kürt çocuğun bedeninden 12 kurşun çıkmasına sessiz kaldı. Başkaca pek çok acıya, rezalete, adaletsizliğe…

Yine de milyonlarca insanın birlikte yaşama arzusunu ve tahriklere rağmen kendine hâkim olma azmini görmezden gelmemekten yanayım. Devlet gücünü, Cumhuriyet tarihinde görülmedik ölçüde tek elde toplayan ve görsel-yazılı basını neredeyse bütünüyle ele geçiren bir iktidar, ne yaparsa yapsın, ne söylerse söylesin, milyonlarca insanın değişim talebini ve coşkusunu bastıramadı. Olmuyor, olmayacak.

Hiçbir ülkenin tarihi yalnızca gururla anılacak hikâyelerle bezeli değil. Günah ve sevaplarıyla Osmanlı-Cumhuriyet tarihi de kara, gri ve beyaz sayfalara sahip. Buna mukabil ne kadar yinelesem yeridir: Hiç küçümsenmemesi gereken, son derece zengin ve görmüş geçirmiş bir anayasalar-kurumlar-seçimler tarihimiz var.

Bir uygarlık tercihi yapılacak

Şimdi, bu zorlu ve heyecan verici tarihin belki de en kritik seçiminin arifesindeyiz. Olağanüstü kamu gücünü arkasına almış bir iktidara karşı, büyük adaletsizlikler ve hukuksuzluklara tanıklıkla yapılan bir seçim. Önceki seçimlerden farklı olarak bir uygarlık tercihi yapacak seçmen. Demokrasi ihtimaliyle yönetilmek isteyip istemediğini duyuracak dünya âleme. Öyle ki dünya âlemin gözü kulağı Türkiye’de. Diğer coğrafyalar için de çok önemli bir seçim.

Kişisel olarak hiçbir tedirginliğim yok. Seçimi kaybeden kabul eder, kazanan bir süreliğine yönetim yetkisini alır, diğeri kenara çekilir. Dingo’nun Ahırı değil burası, koskoca bir Cumhuriyet. Ayrıca, muhalefet de çoluk çocuk değil ve benim/bizlerin görebildiği, tahmin edebildiği her riski onlar da tahmin ediyor ve fazlasını biliyor, önlemini alıyor.

‘Kazanmak’ demişken, Oya Baydar’ın T24’teki yazısından bir alıntı: “Bizler: Türkiye’de hak, hukuk, adalet, barış, demokrasi, fırsat eşitliği, eşit yurttaşlık isteyenler, yalanın talanın, ahlaksız siyasetin, kin ve nefret söyleminin sona ermesini özleyenler seçimlerin sonucu ne olursa olsun şimdiden kazandık. Uzun zamandan bu yana ilk kez meydanlar kazanma umuduyla, değiştirme azmiyle, aydınlık yarınlar coşkusuyla, ‘yine bahar gelecek‘ diye inliyor. Korku duvarı aşılıyor. Birlik ve uzlaşmanın değeri hayatla denenerek kavranıyor. Toplumun çoğunluğu bir kez bu coşkuya kapılmışsa, geleceğine kendi tercihi, kendi oyuyla yön verebileceği umudunu kazanmışsa artık vazgeçmez, vazgeçmemelidir…” 

Ülkedeki, meydanlardaki heyecanı, milyonların değişim isteğini görelim ve bu bize moral olsun, umut olsun.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun büyük olasılıkla ilk turda (küçük bir ihtimal de olsa, ikinci turda) kazanacağı kanısındayım. Türkiye, zahmetli tarihine ve birikimine yaraşır biçimde, Cumhuriyet tarihinde eşi benzeri görülmemiş insanların ceberut iktidarını, çevresindeki tahammül edilmez haleyle birlikte, halkın oyu ve sandığa sahip çıkılmasıyla gönderecek, yeni bir dönem başlayacak. Memleketimiz çok onurlu bir sayfa açacak demokrasi tarihinde.

Sonrasında, milyonlarca yurttaş, insan gibi yaşamanın yolunu, yollarını arayacağız.

İyi bir seçim dilerim.


Apsny News

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu