Politika

Prof. Dr. İmran Özalp binlerce çocuğu zeka geriliğinden kurtardı: Cumhuriyet’e borcumuz var


MESUDE ERŞAN

@mesudersan

mesudeersan@diken.com.tr

Kalıtsal bir metabolik hastalık olan ve çocuklarda ileri derecede zeka geriliğine yol açan fenilketonürinin (PKU) topuktan bir damla kanla taranması programının Türkiye’de başlamasına öncülük eden Prof. Dr. İmran Özalp, “Cumhuriyet’e borcumuz var” dedi.

Türkiye PKU’nun en sık görüldüğü ülke. 6 bin 500 yeni doğandan birinde görülüyor. Her yıl 200-250 bebek PKU’lu doğuyor. Her 20-25 kişiden biri hastalığı taşıyor. Akraba evliliği bu sıklığın önemli sebepleri arasında yer alıyor.

PKU’yla doğan çocuklar proteinli gıdalarda bulunan fenilalanin adlı amino asidi metabolize edemezler. Sonuçta kanda ve diğer vücut sıvılarında artan fenilalanin ve onun artıkları çocuğun gelişmekte olan beynini harab eder ve ileri derecede zihinsel özürlü olmasına, sinir sistemini ilgilendiren daha birçok belirtilerin ortaya çıkmasına yol açar. Nitekim söz konusu test halk arasında, ‘zeka testi’ olarak biliniyor. Bebek doğar doğmaz, erken dönemde yakalanması halindeyse uygun beslenmeyle çocukta tüm bu arazların çıkması engellenebiliyor.

Özalp’in çabasıyla Türkiye’de 1987’de başlayan topuk kanından PKU tarama çalışmaları başka hastalıkların da eklenmesiyle 2006 sonunda Ulusal Yenidoğan Tarama Programı’na dönüştü. Her yıl yüzlerce çocuk bu tarama programları sayesinde yaşamlarını sağlıklı sürdürme şansı elde edebiliyor.

Tıp Onur Ödülü aldı

PKU’nun Türkiye’de sıklığının tespiti, taraması, tanısı ve tedavisine büyük emek veren Özalp, 2002’den beri Türk ve dünya tıbbına büyük katkılarda bulunan bilim insanlarına verilen Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Vakfı Tıp Onur Ödülü’nün beşincisine layık görüldü.

Ankara’daki evinde bir araya geldiğimiz Özalp, akademik hayattan 2002’de emekli olsa da kurucusu olduğu Fenilketonürili Çocukları Tarama Ve Koruma Derneği ile Fenilketonüri ve Diğer Kalıtsal Metabolik Hastalıklı Çocuklar Vakfı’nda (METVAK) aktif çalışmaya devam ediyor.

Özalp kendi ifadesiyle 89+çeyrek yaşında. Cumhuriyet’in kuruluşundan 11 yıl sonra Niğde’nin Bor ilçesinde, çiftçi bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmiş. İlk ve ortaokulu orada okuduktan sonra, cumhuriyet değerleri ve eğitime saygı duyan ailesi, özellikle de annesinin etkisiyle Adana Kız Lisesi’ne ‘leyli’ (yatılı) yollanmış. Özalp kendisini şanslı görüyor: “Cumhuriyet’ten 11 yıl önce doğmakla, 11 yıl sonra doğmak çok farklı. Cumhuriyet okullarında, cumhuriyetçi idealist öğretmenler tarafından yetiştirildim. Anadolu kasabasında doğup büyüyen bir genç kızın, Adana Kız Lisesinde yatılı okuması, oradan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesine ulaşması, genç cumhuriyetin sağladığı eşit fırsatlarla oldu. Bu nedenle yaşamım boyunca Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e gönül borcumu ödemeye çalıştım.”

Dört kız, iki erkek kardeşin hemen hepsi (biri ortaokul mezunu) aynı rotayı izleyerek lise ve yükseköğretim eğitim alabilmiş. Geçen yıl kaybettiği ablası Prof. Dr. Nuran Özalp da fizik profesörüydü.

Özalp liseden pekiyi dereceyle mezun olunca Ankara Tıp Fakültesi’ne girdi. 1960’daki mezuniyetinden sonra hocası Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın kurduğu Hacettepe Çocuk Hastanesine İhtisas eğitimi için başvurdu ve kabul edildi. Hastaneye çoğunluğu kalıtsal metabolik hastalıklara bağlı, erken tanı ve tedavi edilemedikleri için ileri derecede mental ve motor geriliği olan engelli çocuklar getiriliyordu. Zamanın koşullarında bu çocuklara yardım edilemiyordu.

Takip ettiği literatür, PKU’nun taranabileceği, erken tanınabileceği ve hemen tedaviye başlanmasıyla çocukların tamamen kurtarılabileceğini söylüyordu. Özalp hem PKU hem de başka kalıtsal metabolik bozukluklarla ilgili eğitim için ABD’ye gitmek istedi. Hocası Doğramacı uygun gördü. 1967’de ABD’ye gitti. Her biri ABD’nin önemli kurumları olan, Columbia, Massachusetts Institute Of Technology üniversiteleriyle ve Boston Çocuk Hastanesi’nde dört yıl boyuna eğitim aldı.

Bazı Avrupa ülkelerinde yokken bizde tarama başladı

ABD’de bazı eyaletlerde basit uygulanan, ucuz bir testle PKU tarama programı başlamıştı. 1971’de hastaneye dönünce, pediatri bölümünde kalıtsal metabolik hastalıkların tanı, tedavi ve takipleri için metabolizma-nutrisyon (beslenme) ünitesini kurdu. Burada ayrıca moleküler çalışmalar yapıldı ve laboratuvar yöntemleri geliştirildi. Birçok bozukluk ve Türkiye’de o zamana kadar varlığı bilinmeyen başka metabolik hastalıklar da ilk kez bu ünitede tanımlandı. 

Yetişmelerine katkıda bulunduğu genç doktor arkadaşlarıyla birlikte TÜBİTAK destekli bir pilot çalışma yürüterek önce PKU’nun ülkemizle görülme sıklığını ortaya koydu. Sonra kurduğu Fenilketonürili Çocukları Tarama ve Koruma Derneğinin desteği ve Sağlık Bakanlığının işbirliğiyle, tarama için pilot çalışma başlattı. Arkasından taramayı yurt çapındaki bütün yeni doğanları kapsayacak şekilde geliştirdi.

Özalp, “Birkaç ABD eyaleti, Avrupa ülkelerinin bazılarında tarama başlamamıştı bile” diye gururla anlatıyor. 2007’den itibaren ise başka kalıtsal hastalıkları da içeren ulusal yenidoğan tarama programı olarak yürütülüyor. Böylece bugüne dek binlerce çocuk, taramalar sayesinde erken teşhis ve tedaviyle ileri derecede engelli olmaktan kurtarılarak sağlığına kavuşturuldu. Bazıları Özalp’a teşekkür mesajları atmaya devam ediyor.

Özalp “Çalışmanın başarısı cumhuriyetimizle kurulan ve ülkemizin en ücra köşelerine kadar hizmet veren Sağlık Bakanlığı ana çocuk sağlığı birimlerinin varlığıyla sağlanabiliyor. Bu vesileyle ülkemizde çevre toplum sağlığı birimlerinin kurucusu Prof. Dr. Nusret Fişek hocamızı da minnetle anıyorum” diyor.

Taramaya moleküler çalışmaları da ekleyen Özalp ayrıca metabolizmayla ilgili bilim insanlarının yetiştirilmesine katkıda bulundu. PKU’lu çocukların beslenmesi çok önemli. Beslenme uzmanlarının yetiştirilmesini de sağladı. Başta PKU olmak üzere bazı kalıtsal metabolik hastalıkların anne karnında tanısı için çalışmalar yaptı. Tıp fakültelerine, metabolizmanın doğuştan kalıtsal hastalıklarının bilim dalı olarak eklenmesini, ülkemizde görülen mutasyonların da tespit edilerek bu alanda dünya literatürüne katkıda bulunmasını sağladı.

Düğün salonunda bile anlattı

Özalp çalışmalarını hastaneler, doğum evleriyle sınırlamadı. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in daveti üzerine Çankaya Köşküne gitti. Hem PKU’yu hem de akraba evliliklerinin riskini anlatmak için il il, ilçe ilçe gezdi. Düğün salonlarında bile konferanslar verdi: “Program sadece hastalıkları taramakla kalmadı. Akraba evliliğini önleme konusunda da faydaları olduÖzellikle akraba evliliği yapmış olanların çocuklarını muhakkak taratmaları gerektiği üzerinde hassasiyetle durduk.

Özalp başka metabolik hastalıkların da taranması konusunda ülke çapında bir proje geliştirdi ve Sağlık Bakanlığına teslim etti. Anne karnındaki bebeklerin, metabolik hastalıkları olan çocukların beslenmesi çalışma alanlarından biri oldu.

Özalp ekip arkadaşlarını unutmuyor ve ekliyor: “Hiç gündemde olmayan, birçok hekimin adını bile bilmediği bu hastalık konusunda yalnız değildim. Etrafıma topladığım değerli arkadaşlarımla birlikte çaba gösterdik ve bu başarıyı elde ettik. Sağlık Bakanlığı da ulusal programla bütün ülkeye yaydı.”

Göç eden doktorlara: Biraz daha çabalayın

Özalp, ABD’deki eğitimini tamamladıktan sonra hiç düşünmeden ülkesine döndü. O ve kuşağı kendini genç cumhuriyete borçlu sayıyordu. Motivasyonları yüksekti. Şimdi ise ülke koşulları hekimleri zorluyor, başka coğrafyalarda gelecek aramalarına yol açıyor.

Özalp genç meslektaşlarının göçüyle ilgili şunları söyledi: “Onlara yüzde 100 hak veriyorum. Yeterince maddi ve manevi destek görmediklerinden, önem verilmediğinden eminim. Ama yine de Cumhuriyet’in 100’üncü yılında şu mesajı vermek isterim: Çaba sarf edilirse, meselenin üstünde fazlaca durulursa bir şeylerin başarılabileceğini düşünüyorum. Göçün sonu yok. Ülkeye zararı var. Hükümetlerin konuya eğilmesi, hakların teslim edilmesi gerekliliği ortada ama meslektaşlarımın da çaba sarf etmelerinin ülkemiz için çok daha faydalı olacağı kanısındayım.”




Apsny News

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu