Politika

Prof. Dr. Verimli: Anksiyete bir gül fidanı gibidir


MESUDE ERŞAN

@mesudersan

[email protected]

Anksiyete o kadar yaygın ki yaşadığımız çağa ‘Anksiyete Çağı‘ da deniyor. Bir yandan yaşamımız kolaylaşıp en azından gücü yetenlerin konforu artarken diğer yandan kaygılarımız, gerginliğimizi besleyebiliyor.

Anksiyetenin Türkçe’de tek bir karşılığı yok. Kaygı, vesvese, evham dense de meseleyi tam anlatmıyor.

Hemen herkesde görülen anksiyete bir yere kadar normal. Hatta bazen hayat kurtarıcı. Ancak günlük yaşam içinde çok yer tutmaya, sair işlevleri bozmaya, bedensel belirtilerle de seyretmeye başlayınca artık bir soruna dönüşüyor. Bazı çalışmalar her dört kişiden birinin yaşamı boyunca bu bozukluğu yaşayacağını gösteriyor.

Gerçek bir neden yokken ya da nedeni olsa bile durumla uygunsuz, aşırı ve denetlenemeyen kaygı, sorunu işaret ediyor. Aslında kişi de endişelerinin aşırı olduğunu fark ediyor. Ancak duygularını denetleyemiyor ve sakinleşemiyor. ‘Aşırı evhamlı‘ dediklerimiz anksiyete bozukluğuyla yaşıyor olabilir.

Anksiyetemiz sadece kendimiz ya da yakınlarımızla da ilgili değil. Dünyanın her yerinden, çeşit çeşit haber alıyoruz. Çok fazla şey bilmek lanet gibi. Korkularımızı, tedirginliğimizi, endişelerimizi ve gerginliğimizi artırıyor. İklim değişikliği, pandemi, savaşlar, nükleer santral patlaması gibi sayısız olay kafamızı fazlasıyla meşgul edebiliyor. Çünkü artık biliyoruz ki dünya küçük bir köy ve örneğin savaşan biz olmasak da sonuçlarıyla muhatabız. İklim değişiyor, buzullar eriyor. Bu sadece penguenlerin, kutup ayılarının derdi değil. Sonuçları binlerce kilometre uzaktaki bize, kuraklık ve susuzluk olarak yansıyor.

Bir gül fidanı gibi

Psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Arif Verimli’yle anksiyeteyi konuştuk.

Verimli bu doğal ve tehlikelere karşı uyarıcı duygunun beyindeki limbik sistemden kaynaklandığını söylüyor. Limbik sistem, temel duygu ve heyecanları yönetiyor. Hayatta kalma içgüdülerini tetikleyen beslenme, korunma, savunma, anı biriktirme, öğrenme, cinsel istek, uyku düzeni, stres ve üreme isteği gibi duygusal ve fiziksel tepkilerin yönetiminden sorumlu.

Bu temel ve belki de ihtiyacımız olan duygu ne zaman patolojiye dönüyor?

Prof. Dr. Arif Verimli bunu güzel bir örnekle anlatıyor: “Anksiyete halini bir gül fidanı gibi düşünün. Gülü besleyen damla ile çürüten su miktarı arasındaki fark anksiyete. Normalde insanın yaşaması gereken damla damla su. Hastalık hali ise fidanı çürüten su miktarı. Anksiyetesiz insan olmaz. Fakat bunun hastalık haline gelmesi, kişinin işlevselliğini bozduğu, hayat kalitesini düşürdüğü andan itibaren başlar.”

Belirtileri neler?

Anksiyete bozuklukları geniş bir başlık. Örneğin travma sonrası stres bozukluğu da bu başlığın altında, panik bozukluklar da…

Prof. Dr. Verimli anksiyete bozukluğu belirtilerini de üç grupta topluyor.

“İlk olarak, endişe içindeki insan mutlaka gergin oluyor. Kaslar, özellikle boyun adaleleri gerginleşiyor. Adale ağrıları, batmalar, yanmalar tarzında hissediliyor. Ağrılar, acılar, sızılar, baş ağrıları çekiliyor.

İkinci grupta isteğimiz dışında çalışan sistemlerle ilgili belirtiler yer alıyor. Çok büyük anksiyetede kusma ya da bağırsaklarda hareketlilik, kalp çarpıntısı gibi belirtiler görülüyor.

Üçüncü grupta düşünsel belirtiler var. Örneğin tehlike altında olmayan çocuğunun başına gelecek felaket teehhül ediliyor. Düşünce akıldan çıkmıyor, geriliyor. Konsantrasyon bozuluyor, odaklanılamıyor. İşte anksiyete bu üçünün toplamı.”

Depresyon geçmişe, anksiyete geleceğe

Anksiyete ile depresyon arasında bazı ortak noktalar olsa da birbirinden farklı. Depresyon daha çok geçmiş günlerde yaşananlarla ilgili. Aksiyete ise gelecekle.

Verimli bunu da basitleştirerek ifade ediyor. “Beyin geleceğe dönük tehlikeleri, bilgileri abartılı algılıyor. Abartılı algı arttıkça artıyor. Çağdaş haberleşmeyle enformasyon artıyor. Örneğin kırsal bölgedeki insanın anksiyetesiyle kenttekinin bir değil. O yüzden insanlar kırsala kaçıyor. ‘Rahat ettim, huzur buldum köyümde’ diyor. Aslında bilgiden de kaçış var burada. Bu aynı zamanda daha az girdi, düşünce, gelecek planlaması, yaşam için endişelenme, geçim derdi.”

Kadınlarda daha sık

Cinsiyetle ilgisi var mı?

Verimli, anksiyetenin kadınlarda daha sık görüldüğünü söylüyor ve Türkiye perspektifinden şöyle değerlendiriyor: “Daha az eğitimliler, daha az ekonomik bağımsızlıkları var. Namus belasıyla tehlikedeler sürekli. Geçim derdi, çocuklarıyla ilgili endişeleri var. Çocuğunun başına gelebilecek kötü bir şeyden endişelenme, anksiyetenin tipik ana belirtisi.”

Yaşla da ilgisi var

Yaşlanmak doğal bir süreç. Ancak bu dönemde belli zorlukların olduğu, bazı risklerin arttığı ve giderek yalnızlaştığımız da gerçek. Kimin ne kadar yaşayacağı bilinmese de yaşla birlikte kaçınılmaz sona yaklaştığımız malum. Tüm bu faktörler yaşlılarda anksiyete bozukluğunu artırıyor olabilir mi? Prof. Dr. Verimli, “Evet anksiyetinin yaşla da ilgisi var” diyor.

Baş etme yolları ne?

Anksiyete bozukluğuyla baş etmek için geleceğe dönük, kaygıları çağıran otomatik düşüncelerin durdurulması gerekiyor.

Filozof Descartes’in, “Benim için hayat dün, bugün ve yarındır” sözünü hatırlatan Verimli, gevşeme egzersizleri, beyni boşaltan meditasyonun da işe yaradığını söylüyor. Çok fazla kahve içmek, uyarıcı ve uyuşturucu maddeler, alkol ise ciddi anksiyete krizleri ortaya çıkarıyor.

Verimli anksiyete bozukluğunun tıbbi tedavisinin yüz güldürücü sonuçları olduğunu belirtiyor. Anksiyeteye özel ve etkili ilaçlar ve psikoterapiyle hastalık kontrole alınabiliyor.

Prof. Dr. Arif Verimli kimdir?

Uludağ Tıp Fakültesi’nden (eski adıyla Bursa Tıp Fakültesi) 1977’de mezun oldu. 1982’de uzman oldu. 1983’te zorunlu hizmet atamasıyla Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne başasistan olarak başladı. 1994-2003 yıllarında hastanenin başhekimliğini yaptı, Beşinci Psikiyatri Klinik Şefi olarak hizmete devam etti. Hastanenin modernizasyonu ve bilimsel düzeyinin artırılması için çalıştı. 2004’te başhekimlik görevinden alınmasından sonra Sağlık Bakanlığı’na açtığı davayı kazanarak görevine iade edildi. Başhekimliğe geri dönse de uyumlu çalışabileceği bir ekip ve ortam olamayacağını düşündüğünden emekliliğini istedi. 2005 ile 2011  arasında Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim üyesi olarak görev aldı. Halen serbest çalışıyor.




Apsny News

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu