Yine eğlenecek miyiz İstanbul? – Diken

ZEYNEP GÜVEN ÜNLÜ
@zeynepguvenunlu
İstanbul tarih boyunca nasıl eğlendi, şimdi nasıl eğleniyor? Beyoğlu neden vazgeçilmez? 90’lar gerçekten efsane mi yoksa ‘şehir efsanesi’ mi? Kadınların en özgür dönemi hangisiydi?
Tarihçi ve rehber Levent Kaya Ocakaçan, yaklaşık 100 kişiyle röportaj yapıp yüzlerce kaynağı tarayarak yazdığı ‘İstanbul Eğleniyor’da* bu sorulara ve çok daha fazlasına cevap veriyor.

1955-2023 arasına odaklanan kitapta bahsi geçen hikayelerin, o döneme damgasını vuran sanatçıların, zamanın ruhuna ayak uyduran eğlence trendlerinin büyük bir kısmına değinemedik. Meraklısı hikayenin tamamını İBB Yayınları’nda çıkan kitapta bulabilir.
Herkesin gençliği ‘kendine’ güzel
‘Herkesin gençliği en güzel gençlik’ diyorsunuz önsözde. Bugünün gençliğinden başlayalım, İstanbul’da gençlik bugün nasıl eğleniyor?
Valla özellikle son ekonomik krizden beri eğlenemiyor. Kamusal alan iyice daraldı, Beyoğlu zaten darmaduman oldu. Kadıköy, Beşiktaş orta sınıf eğlencenin kaydığı yerler ama artık orta sınıf eğlenceye de ulaşamıyor ekonomik sebeplerle.
Bir yandan da ‘mekanlar dolu’ deniyor.
Mekanlar dolu ama bu şehir de 20 milyon. Yüzde 10’u 2 milyon, yüzde 1’i 200 bin kişi. Bu kadar kalabalık bir şehirde her şekilde dolar mekanlar. Sonuçta gençliğin artık eskisi gibi eğlenebildiğini düşünmüyorum.
Göreceksiniz, Beyoğlu tekrar canlanacak
Beyoğlu darmaduman dediniz. Beyoğlu İstanbul’un eğlence hayatı için vazgeçilmez mi?
Evet vazgeçilmez, hem tarihsel açıdan hem fiziksel imkanları sebebiyle. İstanbul, dolayısıyla Türkiye eğlencenin her türüyle ilk Beyoğlu’nda tanıştı. Şehirde eğlencenin en hızlı olduğu zamanlar, 1918-1922 arasında savaş dönemindeydi. Çünkü, Amerikalı, Fransız, İngiliz… herkes burada.
Mesela caz çıkar çıkmaz İstanbul’da Stella diye bir caz bar açılıyor. Caz yapma tabiri bu dönemden geliyor hatta. Sabaha kadar eğlence var. Eğlenenler işgal kuvvetleri ve zenginler tabii.
19’uncu yüzyılın ortalarından itibaren, Paris’te Viyana’da kent anlamında ne yapıldıysa Osmanlılar da Beyoğlu’nda aynısı yapmaya, modernitenin bir parçası olarak düzenlemeye çalıştılar. Bu yüzden Beyoğlu’nun alternatifi yok. O yüzden çok kısa zamanda göreceksiniz, tekrar canlanacak.
Bu Beyoğu’nun ilk darmaduman oluşu değil aslında.
Evet, bir dönem canlanıyor bir dönem sönüyor. 20’li yıllarda Beyoğlu çok hızlıydı. 40’larda bir baskı ortamı vardı, düşüşe geçti. 50’lerde başka bir yere savruldu. 60 darbesinden sonra çok ciddi bir eğlence alanına dönüştü. Ama her şeyi iç içe okumak lazım. 64’te rumların oturum hakkı iptal edildi mesela, meyhanelerini de bırakıp gittiler. Mekanlar biraz da Türkleşti. Yine de onların mirasıyla eğlence sürdü. 70’lerde yine kabus gibiydi; Türkiye içine kapanmıştı o yıllarda. 80’leri zaten saymayın, darbe sonrasından bahsediyoruz. 90’larda yeniden canlandı. 2000’lerin ortalarından itibaren yine dibe vurdu, Gezi sonrası tamamen bitti. Ama ben tekrar eski günlerine döneceğini düşünüyorum.

İçkiyle ilişkimiz problemli
Türkler ya da İstanbullular diyelim, eğlenceden ne anlıyor? Yeme, içme, dans, müzik…
Bir kere meyhaneler hep vardı, Osmanlı’dan önce de vardı. Bu işi en iyi Rumlar biliyordu. Dolayısıyla evet, yeme içme, müzik. Ama Türklerin cumhuriyetten sonra içki ile olan ilişkileri çok problematik. Biz içki içmediğimiz sarhoş olmadığımız zaman kendimizi eğlenmiş saymıyoruz. Ben 6-7 yıl yurt dışında yaşadım, orada gençken içip dağıtırsın ama yetişkinlikte mesafelidir içkiyle ilişki. Burada içtiğiniz gibi içseniz alkolik derler adama, üç seferden sonra görüşmezler.
Eskiden toplumda ‘içen-içmeyen’ gerginliği yoktu
Öte yandan toplumun yarısı içki içmiyor.
Tabii, biraz daha İstanbul bazlı bakıyoruz. İçenlerin nasıl içtiğini söylüyorum. Bu arada, bizde ‘muhafazakar kesimin eğlencesi’ 1960’ların sonuna 70’lere kadar ayrışmamış bir şeydi. bu benim en çok dikkatimi çeken meselelerden bir tanesi oldu. Eskiden, adam muhafazakar, içki içmiyor ama meyhaneye arkadaşlarının yanına gidiyor. Muhafazakar böyle eğlenir modern böyle eğlenir gibi bir ayrımın ortaya çıkması, 80’lerden sonraki süreçte. Öyle içen içmeyen gerginliği yoktu toplumda.


80’lerin yükünü Livaneli çekti
90’lar ruhu, 90’lar şöyle güzeldi böyle şahaneydi… Ne dersiniz, 90’lar hakikaten efsane miydi?
Galiba kimse kendi gençliğine toz kondurmadığı için ve o gün genç olanlar bugün yazıp çizecek, konuşacak konumda olduğu için efsane 90’lara. 60’larda genç olan biri de o dönemin en güzeli olduğunu söyler. Eğlenceden çok kendi gençliğimizi özlüyoruz.
Ama şu da var. 70’ler ve 80’ler o kadar kurak ki eğlence açısından… 80 darbesi silindir gibi geçti hayatın üstünden. O kuşağın eğlence anısı anlatması zordur mesela. Zülfü Livaneli açık hava konserleriyle o yılların yükünü çekti. Devekuşu kabare vardı, İstanbul festivali biraz nefes aldırdı o kadar.
90’larla birlikte Tedirgin bir açılma yaşadı İstanbul. Para geldi Türkiye’ye. Bir sürü mekan açıldı. Beyoğlu düzenlenirken pavyonlar rock barlara dönüştürüldü. Öyle olunca 90’lar gençliği Beyoğlu’nda, biraz Bakırköy’de eğlenmeye, mekanlara gitmeye başladı. Bir de Kemancı var tabii. 90’ları konuştuğum herkes Kemancı’dan bahsetti. Teoman, Şebnem Ferah… Kemancı’da ve Hayal Kahvesi, Roxy gibi mekanlarda ünlü olmuşlar. Bunlar bir efsane yaratıyor tabii.
90’lar deyince Etiler’i de unutmamak lazım. 80’lerin sonundan itibaren eller havaya diyebileceğimiz yeni tip bir eğlence Etiler’de ortaya çıktı. Kuşum Aydınlar, Artolar ilk oralarda çıktı. Hatta sonra Tarabya’da onu alternatif bir eğlence belirince İsmail Türüt ‘Tarabya’da uşaklar Etiler’de yumuşaklar’ diye bir laf çıkarmıştı.
Zeki Müren Türkiye’nin Miles Davis’i
Kitap kapağında Zeki Müren var. Ne düşünceyle seçtiniz?
Zeki Müren Türkiye’nin Miles Davis’i. 50’lerden 80’lere faal bir figür. Yenilikçi; T şeklinde sahne onun buluşu. Enstrümanları değiştiriyor. İsminin neon harflerle nasıl yazılacağına karar veriyor. En son o çıkıyor. Bazı şarkıları yalnızca o söyleyebiliyor. Miles Davis de benzer şeyler yapmış.
O yüzden Zeki Müren çok ciddi bir pop ikonu. Türk sanat müziği ile başladı O formları esnetti. Arabesk geldiği zaman oraya yöneldi. Takibi bırakmadığı gibi dönüştürdü de.


Tomris Uyar’sanız meyhaneye gidersiniz
Kitaptaki fotoğraflara baktığımda yüzde 80 erkek yüzde 20 kadın gördüm. Kadın kadına eğlenmek, kız kıza takılmak diye bir şey var halbuki. Neden bu kadar az kadın var eğlenen.
Çok güzel söylediniz. Bu konuda pozitif ayrımcılık da yapmak isterdim ama yakın zamana kadar gerçekten az kadın var İstanbul’un eğlence hayatında.
Evet Tomris Uyar’sanız meyhaneye gidersiniz. Yazar çizer takımındansanız gidersiniz. Ama onun dışında bir kadının meyhaneye gitmesi 90’larda bile problemliydi. Aslında kadınlar son 20 yıldır eğlence hayatında daha fazla var. Kadın kadına sokağa çıkmak yaygınlaştı.
Bunun ironik bir tarafı da var. Türkiye’nin en muhafazakar yönetiminde kadınlar en çok özgürleşiyor.
Doğru AKP muhafazakar, kamusal alanı daralttı. Ama kadının son 20 yıldaki özgürleşmesini dünyadan bağımsız düşünemeyiz. Onun önünde AKP de duramazdı, duramadı. Mesela 90’ları çok yüceltiyoruz değil mi? Ama o dönemde kadınların mini etekle sokağa çıkması kolay değildi. Küpe takan erkekler uzun saçlı erkekler hoş karşılanmıyordu.

Kitap nasıl bir çalışmanın ürünü kaç kişiyle konuştunuz hangi kaynakları taradınız röportajları nasıl yaptınız?
Bir ekip vardı. Gökhan Tokay’a ayrıca teşekkür etmek istiyorum, röportajlar ve deşifreler konusunda çok katkısı oldu. Sanatçılarla çalışanlarla mekan sahipleriyle ve eğlenmeye dışarı çıkan insanlarla konuştuk. Yaklaşık 100 kişiyle. Kitap 1,5 yılda bitti, 3-4 ayında çok yoğun çalıştım.
Beyoğlu don lastiği gibi
Yarın çok önemli bir seçime gidiyoruz. Bundan sonrası nasıl olacak?
İnşallah İstanbul eğlenir seçimden sonra. Bugün bir karabasanı yaşıyoruz. Bir kere içkiden alınan vergi hayat tarzına müdahaleye dönüşmüş durumda. Bu eğlenceyi de ciddi anlamda baltalıyor. Ama bundan sonrası için umutluyum. Çetin Altan’ın bir sözüyle cevap vereyim. O Türkiye için söylüyor, ben Beyoğlu ve eğlence için söyleyeyim. Türkiye don lastiği gibidir çekersiniz uzar bırakırsınız geri döner.
Beyoğlu turiste göre değişemez
Ekonomik kriz bitip kamusal alan rahatlayınca Beyoğlu eski kimliğine kavuşur mu?
Dünyada kapitalizmin en vahşi olduğu ülkelerden birinde yaşıyoruz. Bu, 2000’lerde Beyoğlu ciddi anlamda bir eğlence merkezine dönüştürülürken de böyleydi. Kontrolsüz biçimde bir sermaye girişi oldu.
Sermayeye girdiği yerde para kazanıyorsa kalır, tükettiği anda da çıkar. 2000’lerde ciddi para kazandılar sonra çıktılar. Şimdi rock barların yerinde nargile cafeler var. Çünkü zengin Arap turiste göre dönüştürüldü Beyoğlu. Yarın bir başka şeyden kazanır ona döner. Bunun olmaması için belirli mekanizmaların işlemesi gerekiyor.
Aksi halde yine bir 10 yıl canlanır, sonra yine aynı meseleleri yaşayabiliriz. Göçmen düşmanı değilim, onu da belirteyim. Amma velakin, Bugün Soho’da eğlenen İngiliz bulamazsınız ama çivi de çakamazsınız.
İtalya’da aynı şekilde, yabancılar, göçmenler herkes eğlenebilir ama orayı onlara göre dönüştüremezsiniz. Sermaye gelsin ama kurallar olsun.

* ‘İstanbul Eğleniyor 1955-2023, iki ciltlik bir serinin ikincisi. Özlem Kumrular tarafından yazılan ilk cilt ise 1870-1950 arasını anlatıyor.
Memleket sporundan ‘sana 25 hikaye geliyor’
Apsny News