Politika

Yorgun Medea – Diken


H. AYHAN TİNİN

Sanat da var / Tiyatro

insanatinart@gmail.com

Şehrin sokaklarını aydınlatan yağ kandilleri yakılmıştı.

Sarı duvarlardaki gölge oyunları, ara yollardan büyük meydana yürüyen insanları olduğundan daha kalabalık gösteriyordu.

Olağan bir geceydi.

Yoğunluk bir ayaklanma ya da savaş hazırlığı gibi gelse de yirmi beş bin kişilik tiyatro bu akşam tıka basa doluydu.

Büyük tragedya yazarı Euripides’in Dionysia Şenliğinde üçüncülük ödülü alan Medea oyunu ilk kez sergilenecekti bu akşam…

O gece sokakları dolduran hiç kimse gelecekteki binlerce yılda, Medea’nın az sonra sahnede izleyecekleri meselesinin hala çözülememiş olacağını hayal bile edemezdi.

Allison Gregory hayal etti.

Ama o ilkin binlerce yıl öncesine, sonra bugüne baktı.

Ben Medea Değilim‘ oyununu kaleme aldı.

Türk Tiyatrosu’nun ve İBB Şehir Tiyatroları’nın değerli emekçisi Hülya Karakaş yönetmen olarak dünyada ve ülkemizde kadın üzerinden yorumladı metni…

Sonra Şirin Asutay antik metinle günümüz arasındaki yolculuğu inanılmaz bir enerjiyle yorumladı.

Şehir Tiyatrosu’nun ‘Ben Medea Değilim‘ oyunundan bahsediyorum.

İtiraf etmek gerekir ki izlemekte gecikmişim.

M.Ö. 432’de Antik Yunan Tiyatrosu’nun hümanist düşünür yazarı Euripides yazdığı ‘Medea tragedyası; eşi İason Korintli bir prenses ile evlenmeye karar verdiğinde, Medea’nın korkunç intikamını anlatır. Günümüzden bakıldığında hem insan ruhunun derin haritasına hem suya dökülmüş yapraklar sakinliğinde yaşayan bir kadının öfkesinin yıkıcılığına, hem de toplumsal cinsiyet eşitliği meselesinde çağdaş toplumun henüz çözüp aşamadığı sorunlara ışık tutar.

Oyunun yazarı Allison Gregory üretken ve dünya tiyatrosunda tanınmış bir yazar. Çok farklı biçimlerde oyunlar yazmasına karşın, kollektif bilincimizde yer alan öykü ya da tiyatro metinlerini çağdaş sorunlar eşliğinde yeniden yorumlayan oyunlar yazmak gibi ayrıcalıklı bir yaratıcılığı da var.

Ben Medea Değilim‘ de bu kurgulardan biri…

Oyunun yönetmeni Hülya Karakaş’ı daha önce hem oyunculuğundan hem de yazdığı metinlerden tanıyoruz.

Başarılı olduğu kadar, günümüzde yavaş yavaş kaybolan, fakat bizlerin tiyatronun namusu diye nitelendirdiğimiz anlayışa da sahip çıkan bir tiyatro insanı…

Bu kez de yine kendisinden beklenileni yaparak oyunu etkili bir sahne trafiği, teknik olanakların abartılmadan kullanımı ve karakterlerin doğru yorumlanmasını sağlayarak; günümüz kurgusu ile antik metin arasındaki geçişlerde seyircinin soyutlama yapmasını kolaylaştıracak biçimde sahneye yerleştirmiş.

Böylelikle ilk katmanda seyredilmesi ve özdeşlik kurulması kolay, ancak ikinci katmanda isteyen seyircinin tragedyanın gizemli dehlizlerinde dolaşmasını da sağlayan bir eser çıkmış ortaya.

Gelelim Şirin Asutay’a… Tek kelimeyle müthiş, mükemmel!

Sahne matematiği açısından üstlendiği rol son derece zor. Öyle ki oyundaki bu karakter perdeyi hangi enerjiyle açarsa oyun öyle gider. Yüksek ama dengeli bir enerji gerektiren bir performansı, Asutay tam da hak ettiği gibi sergiliyor.

Böylelikle biz seyirci olarak oyun başlarken adeta koltuklarımızdan kalktık ve sahnenin kenarına dizildik; bütün oyunu da oradan izleyip alkışladık.

Berrin Koper için söyleyecek ne olabilir ki? Ne olur daha uzun yıllar sahnede olsun… Antik tragedyanın klasik yorumunu yabancılaştırarak oynayabilmek her oyuncunun harcı değil.

Kimi zaman “Biz yabancılaştırma yapıyoruz” diye metni farkında olmadan cılızlaştıran genç oyuncular ve yönetmenler için Berrin Koper’in oyunculuğu ders gibi…

Ozan Akif Serman ise “Tiyatroda rolün büyüğü küçüğü olmaz” ifadesinin yaşayan örneğini veriyor. Gerçekten de rolü büyüten, büyük oynamak değil, doğru oynamaktır.

Tamer Karabektaş da İason rolünün hakkını vererek oynayınca, ortaya seyircinin hakkını vererek ayakta alkışladığı bir oyun çıkmış.

Oyunun öyküsüne gelince…

Bir anne bir akşam bir tiyatroya gelir. Yorgundur. Tek amacı zihnini boşaltmaktır. Ve kendi hikayesinin iki bin yıldır sürdüğünü fark eder. Ya kıyısında olacak ya içine girecektir.

Anne kimliği, kadın kimliği, toplumun yapıştırdığı genel geçer etiketlerin üzerimizdeki izleri arasından; insan kimliğini tartışmaya değil, anlamaya açmaya çalışan metin, yukarıda yazdığım iki katmanın dışında bir üçüncü katmanı da kadın sorunlarını meraklısına sunuyor…

Oyunun Türkiye’ye özel niteliklerinden bir diğeri, kaynağını Aydın’da bulunan dünyanın en eski notalarından alan müziği…

Antik Altın Post hikayesini ve günümüzdeki gölgeleri üzerine düşünüp, kendinizi hazırlayarak giderseniz, oyundan alacağınız lezzetin farklı olduğunu göreceksiniz.

Kısaca ‘Ben Medea Değilim‘ izlemediyseniz, mutlaka izlemeniz gereken, sizi üç farklı katmanda düşünmeye yöneltecek bir tiyatro oyunu…

Dün ve bugün Medea halen yorgun ve anlaşılmamış, bu metinler yarın aydınlık olsun diye…


Apsny News

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu