Politika

Prezervatife dua! – Diken


MUSTAFA ALP DAĞISTANLI

[email protected]

Riva’nın küçük koylarından birine indiğimde 10 kadar kişi denizdeydi.

Denize yakın ama sahile de hakim bir kayaya oturdum. Biraz dalgalıydı. Denizdekiler yüzmekten ziyade çimiyordu. Bir iki kişi acemice kulaç atıyordu. Birkaç kadın bikinili, birkaçı mayoluydu. Sanki otuz kırk kişi kadar da kumsalda oturuyordu. Güneşin sıcağı hafiften kırılmıştı.

Koyun sapa ucuna doğru, dolayısıyla kumsaldan birazcık uzakta bir kadınla bir erkek denizdeydi. İkisi de aynı kırmızı şorttan giymişti. Bu çift, hele dalga varken asla girilmeyecek bir yerdeydi: iyi biliyorum orayı, sadece birkaç metre karelik bir alan kumdur, geri kalan heryer kaya, çıktıkları yer de kayalık. Hep birbirlerine sarılı halde denizin içinde duruyorlardı, dalgaların itmesiyle çekmesiyle biraz öteye beriye salınıyorlardı. Adam kadını dalgaların hışmından, kayaların sertliğinden koruyordu. Bari sevişmiş olsalar, diye düşündüm, ama galiba öyle bir şey olmadı. Çünkü sürekli suda olmalarının sebebi zaten sarılabilmekti galiba. Düşünsenize, bu ülkede sevgililerin yolda, bahçede, parkta, meydanda, balkonda, plajda birbirine sarılması nasıl karşılanır? Kıyıda otururken ya da uzanırken sarılamazlar, ama denizde sarılmak olabilir.

Kalktım sonra, belki işi ilerletirler diye, kumsaldan yürüyerek koyun öbür ucuna çıktım, biraz yükselir orası, sonra kumluk yavaş yavaş biter, bir patikayla yukarıdaki toprak yola bağlanılır, oraya çıkacağım, böğürtlenleri iyidir o yolun. (Bu yıl böğürtlen patlaması var Riva’da ama benden başka yiyen görmedim.) İşte o yola çıkmak için kumluk alanın bitimine doğru yürürken bir prezervatif ambalajı gördüm, kullanmış keratalar içindekini.

Şaşırmadım. Geçen hafta bizim Deniz ve Bünyad’la Poyrazköy’e gitmiştik, herkesin yüzdüğü plaja değil de ters tarafa, tam Boğaz’ın başladığı, Karadeniz kıyısının Boğaz’a doğru virajı döndüğü yere. Denize girmek için çok uygun değil, orası da kayalık, ama müthiş güzel bir yer, vahşi, büyük dalgada daha da vahşi; tarih-öncesi çağlara gitmiş gibi oluyorsunuz. Kıyı minik çakıltaşı-kum karışımı, bir de deniz salyangozu parçaları kaplamış ortalığı. Dalga salyangozları kayalara, kıyıya vura vura paralamış, nadiren sağlamlarına rastlıyorsunuz. Bünyad bira almaya gittiğinde ben de bir yandan Deniz’le laflarken bir yandan da volta atıyordum, baktım bir prezervatif kabı. O zaman şaşırmıştım biraz, çünkü bulunduğumuz yer öyle kolay inilebilen bir yer de değil, çoğu kimse için cazip de değil. Ama şunu biliyorum, erotizm keşif ruhunu, cesareti, cüreti ve yaratıcılığı kamçılar, Eros’un kırbacını yiyen insan için imkansız yer yoktur, sevişecektir mutlaka.

Ben Riva sahillerinde yürüyüp dururum yaz kış, Poyrazköy’ün bu vahşi sahiline de ilk kez gelmiyor, kıyısını ilk kez adımlamıyordum, daha önce hiçbir zaman prezervatif görmemiştim. Hele Riva sahilindeki pisliği, o pislik içindeki eşyaların çeşidini, türünü size anlatamam; Türkiye toplumunun pisliğinin aynası. Ama prezervatif yoktu.

Birkaç gün önce de Hakmar’a gittim, soğan alacağım, aldım, kasaya yaklaşıyorum; önümde kısaca boylu, ne bileyim 40 yaşında, kabarık saçlı bir adam küçük bir kutuyu yukarda sallayıp kasiyer gence seslendi: “Bundan yok mu başka?”

Oralı olmadım, çok beklemem umarım, diye geçirdim içimden. Adam aynı soruyu yine sordu. “Kalmadı abi” diye cevap verdi kasiyer.

Zıp zıp biri bu adam, “Ya ucuz olanı hep bitirmişler” diye sızlandı, kasaya yöneldi. Baktım, salladığı şey bir kutu prezervatif, kasanın üstüne de birkaç kutu daha yığmış. Ne enerji! Pahalanacak diye stok yapıyor. O arada kasiyer bir şeyi yanlış geçti, arkadaşını bekliyor, gelip kasayı açacak düzeltme işlemi için. Pat, bizimki yine rafa koştu, birkaç kutu daha prezervatif kapıp geldi. Ödeyip çıktı.

Ben de soğanın parasını verip çıktım, baktım bizim adam yeşil elbiseli, yeşil başörtülü (yeşiller güzeldi) bir kadınla konuşuyor, daha doğrusu, ben gördüğümde kadın konuşuyordu, çok tatlı bir suratı, yumuşak, sevimli bir hali vardı, bayağı güzel bir kadındı, sanki adamı çok hafiften paylar gibiydi.

Arabaya bindim, uzaklaşırken, artık birileri Tayyip’in ipiyle kuyuya inilmeyeceğini anladı herhalde, diye düşündüm, baksana herkes prezervatif kullanıyor, onun tembihine uyup üç çocuk, beş çocuk yapan kalmadı galiba, zaten nasıl bakacaklar o kadar çocuğa artık. 2023 doğum sayıları bakalım ne olacak?

E tabii bu, Tayyip için büyük bir oy kaybı demek, etkisini bir kuşak sonra, bugün doğanlar 18’ine geldiğinde mi gösterecek nedir? İşte o zaman CHP de seçimi kazanır belki, o da altından kalkamayacağı değişim dönüşüm işleriyle uğraşacağına prezervatife dua ederse, yoksa AKP ampulünü prezervatife sokup yine seçimi kazanacak, benden söylemesi.


Apsny News

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu