Politika

Böyle dolma olur mu? – Diken


H. AYHAN TİNİN

Sanat da var / Toplum

insanatinart@gmail.com

Benzeyen… Gibi… Ama asla, aslı olmayan.

Yalancı dolma.

Yalancı dost.

Yalancı altın.

Erbabı bilir oysa… Ustası bir bakışta anlar.

“Taam nedir?” dediğin zaman gözlerini açarak, şaşkın bakmayan, hayatın, bilginin imbiğinden süzülmüş, bilgeliğe yelken açmış olan hemen fark eder durumu…

“Böyle dolma olur mu?” der.

İnsan sarrafıdır kimi… Kendi sevgi ihtiyacını gidermek için değil, anlamak için bakar insanın yüzüne… “Bu adam nalıncı keseri!” der. Bir iki görüştükten sonra “Dikkatli ol, bu binmeyeceği eşeğe torba takmaz!” der.

Hayatın harıyla pişmiştir. Tek cümleyle söyler bir kitap dolusu meseli…

Zordur böyle kadim olana yakın, can olana can suyu olarak yaşamayı bilmek.

Çokça acı da birikmiş. Çok kanamıştır yürek. Ama öğrenirsin işte, hayatını adım adım, acele etmeden, sindirerek ne yaşadığını, sürekli dışa değil içe bakarak fakat içinde kaybolmadan kendi karanlığının, ben’i ötekinden ayırıp yeniden tanımlayarak…

Yalancı dolma.

Yalancı dost.

Yalancı altın.

Daha elini değdiğinde anlar. Safderûn değildir. Çünkü hemhaldir o şeyle…

Bir de ‘yalancı bahar’ var.

En tehlikelisidir. Doğa saftır. İnanır can yoldaşı güneşe, gökyüzüne… Pıtırak gibi döker çiçeklerini ağaçlar… Sonra bir poyraz bir yağmur, kırılıverir dallar!

Yalancı kahraman meselesini de unutmamak gerek.

Sanatçılarla demokratların arasında çok vardır bunlardan, saf mı desem, büyüyememiş çocuk bayramı başbakanı mı desem? Bilemedim.

İki kez yüzüne gülersen, üçüncü de ayağı kırık koltuğa oturtursun. Bayram çocuğu heyecanıyla bakmaz başına gelene bir sevinç, gözler ışıl ışıl, ağız kulaklarda, yürek pır pır…

Yalancı kahramanların en tehlikelisi kendini büyük sanatçı zannedenlerdir. Ünlü olunca, meselenin tümünün çözüldüğünü düşünür ileri geri konuşmaya başlarlar; en sevdikleri de ‘Halk beğeniyor kardeşim, size ne?‘ babalanmasıdır. Oysa o halk reytinglerde iki kere yaptığı işi çaktırdı, dizi yayından kalktı mı mesele hemen ‘Bu halkın daha çok eğitilmesi gerek!’ üst bakışına geliverir.

Bu kahramanlar demokrat pozlarında bir yerlerde fotoğraf veriyorlarsa daha da tehlikelidir. Merdivenin alt basamaklarındayken esip gürlerler, merdivenin en üst basamağına çıkınca birden akil insan pozlarına giriverirler. Bunların yaratacağı en büyük tehlike gaza getirmektir. “Yürüyün gidiyoruz!” filan diye başlarlar, “Durun bakalım, yetkili kurullarımızda istişare edelim” diye bitirirler sözü. Gaza gelen, başına gelenle kalır.

Yalancı bahar.

Yalancı dolma.

Yamancı kahraman.

Yalancı çoban.

Kahramanın talkımını verene de yalancı çoban denir. Pek eğlenir bunlar da ta ki bir gün sürüye kurt girene kadar.

Ünlü olmakla sanatçı olmayı birbirine karıştıran o ferasetsiz kalabalık içinde ‘kandırılanlar’ çoktur!

Gece aleminin ışıklarında, kulüp kapılarında mahsusçuktan yakalanıp cin çıkaran pozlarında mangalda kül bırakmayanlar, bir bakarsın iki gözü iki çeşme: “Kandırıldım!” İyi de senin ünlü olmana güvenip söylediğinde keramet arayanları da kandırdın. Hayranlarının vebali ne olacak?

“Hayranlarımdan özür diliyorum!

Yalancı dolma.

Sanatçı zannettiğiniz ünlülerin çevresinde yakın ilişkide olduğu kişilere bir bakın; aralarında sağa sola silah sıkmayı marifet zanneden, uyuşturucu ticareti yapan, karanlık servet sahibi olan, suçlu olup ünü sayesinde yırtan, kendi cebini doldurmak dışında memlekete beş kuruşluk hayrı olmayan kaç kişi var?

Keşke fırsat olsaydı da Ankara Devlet Konservatuarı’nın kuruluş yıldönümünü, Atatürk’ün sanata ilişkin görüşlerini, Zeki Alasya’nın ölüm yıldönümünü yazabilseydik. Her alanda ‘mış gibi yapanlar’ yerine hakiki insanları özlüyoruz.


Apsny News

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu